Tuesday, March 6, 2007

öldü


Uzaktan görmüştüm O nu.Arkası bana DÖNÜK yürüyordu.Uzun zaman oldu görüşmeyeli O nunla. Aslında görüşmek isteyip istemediğimden de pek emin değildim. İnkar etsem de buraya gelirken O nu da görebileceğim aklımdan geçmişti.

O öldürdüğüm adam yapıyordu bana bunları. Vicdan azabı çekmemi istiyordu beklide.

Çoğu zaman sıkıcı olabilmesine rağmen arada sırada onu kıskandığım oluyor.Benim aksime çok fazla şeye olan inancının beni etkilediğini itiraf etmeliyim. Onu zaman zaman özlüyor olsam bile karşıma çıksa gene onu öldürürüm. Çünkü o suçluydu, öldü…

Uzun zaman oldu görüşmeyeli dedim ya, bir an tereddüt ettim O olduğundan. Saçlarını daha bir uzatmış gibiydi sanki. Aslında seslensem O olup olmadığını anlayabilirdim ama bir şey beni engelledi. Çok sevdiğiniz yabancı bir şarkının, bir gün merak edip sözlerini Türkçe’ye çevirdiğinizde, beklediğiniz gibi olmadığını, bambaşka şeyler anlattığını gördüğünüzde duyduğunuz hayal kırıklığına uğramamak için seslenmedim galiba. Çünkü o an seslenseydim düşündüğüm kişi olmadığını görüp daha sonra olacaklar için hayal kuruyor olamayabilirdim.

Bir an gene karşıma dikildi o adam. Göğsümü yumrukluyor, ağzımı açıp içimdekileri haykırmamı sağlayarak hem intikam almak hem de kontrolümü eline geçirmek istiyordu. Beyninizin durduğu anlar olur ya, bir süre sonra kendinize geldiğinizde az önce yaptıklarınıza inanamazsınız, ağzımı açmış O na seslenecekken o anı yaşadığımı hissedip tekrar sıktım onun kafasına. Çünkü o suçluydu, öldü…

Üzerime sıçrayan kanına bakarak doğruldum başından. Her ölüşünde yeni bir leke bırakıyordu üzerimde. Arkamı döndüğümde ise bıraktığı leke yanına kar kalmış, sinsi planlarını gerçekleştirmek için kim bilir nereye kaybolmuştu.

Tekrar O nun olduğu yöne hızla dönüp baktım, hareketimde annesini kalabalığın içerisinde bir an için kaybetmiş çocuğun korkusunu hissettim. O nu, sanki bu olanlar bir saliseden kısa sürmüş gibi bıraktığım yerde buldum. Gerçeği söylemek gerekirse kalp atışlarım de hızlanmıştı ama bu sefer farklıydı, yani anlatamıyorum nasıl bir şey olduğunu. Zaten hep buradaydı ya sorun.

Yaslandığım duvarla birlikte arkası bize DÖNÜK yürüyen O nu izleyerek içten içe sohbet ediyorduk. Zaman kavramının olmadığı bir yerde yaşadığımız için duvarla O nu izlerken hiç acele etmiyorduk, ayak bileklerinin hemen üzerindeki eteğinin rüzgarla yaptığı dansın tango mu yoksa vals mı olduğunu tartışıyor, saçlarındaki dalgaların birçok şiire ilham olabileceği görüşünü paylaşıyorduk.

Dikkatli bakılınca ne kadar sakin yürüdüğü fark edilebiliyordu. Sanki yere basmıyor gibiydi aynı zamanda narin bir atiklikte vardı hareketlerinde. Kollarındaki hafif salınım sanki incitmek istemezmiş gibi okşuyordu sakin rüzgarı.Belki de bu şefkate karşılık rüzgarın bir hediyesiydi bu süzülüş.

O kapıdan girerken bir çok anı yağdı üzerime. Böylesi bir sağanak yağışa hazırlıksız yakalanan beni duvar da kurtaramamıştı. Sağanak bitip geride taşan nehirlerin çamurunu bıraktığında geçmişi hatırlayıp bundan sonra olacakları düşünmeye başladım. Girecek o kapıdan içeri ama ne zaman çıkacak , çıkarken aynı kişi mi olacak yoksa zaten hiç O OLMADI MI?

Kafamı kurcalayan bu soru beni oraya bağlamıştı. Bir yandan da tüm bunları bana yapan şimdide bir köşeye geçmiş beni izleyip halime kıs kıs gülen ona da küfretmeden duramıyordum. Üzerimden geçen geceler bir kaçı bulmuştu herhalde, gerçi herkes yerli yerinde duruyordu ama bu çelişki ilgilendirmedi beni çünkü kapıdan çıkanın O olmasıydı önemli olan.

Üzerime doğru geldiğini hissettiğimde duvar beni yalnız bırakmıştı,bende eskiden yaptığımın aksine ne yapmam gerektiğini düşünmeden sadece O na bakıyordum.

Kapıya kadar O na eşlik eden rüzgar sanki hiç oradan ayrılmamış, kendini O na adamış gibi peşindeydi yine.

Yeni doğmuş bir bebeğin verdiği ilk nefesten ya da ilk kez uçan bir kelebeğin kanadından meydana gelen bu rüzgarla beraber yanımdan geçerken çok yakın olmamıza rağmen görmemişti beni ama gülümsüyordu, hissetmişti O nu izlediğimi, çünkü biliyordu suçluydum, ölümüştüm…

guilty

No comments: